ÇUKUROVA ÜNİVERSİTESİ-TÜRKOLOJİ ARAŞTIRMALARI MERKEZİ
Anasayfa | Makale Bilgi Sistemi | Konu Dizini Yazarlar DiziniKaynaklar Dizini | Makale-Yazar Listesi |  Makale Sayısı-Tarih Listesi | Güncel Türkoloji Kaynakçası

Atatürk Araştırmaları || Çukurova Araştırmaları || Halkbilim || Dilbilim || Halk Edebiyatı || Yeni Türk Dili || Eski Türk Dili
Yeni Türk Edebiyatı || Eski Türk Edebiyatı || Dil Sorunları || Genel || Tiyatro || Çağdaş Türk Lehçeleri

 

TÜRKÇEDE -acak / -ecek GELECEK ZAMAN (FUTURUM) EKİNİN YAPISI ÜZERİNE

ZEYNEP KORKMAZ

Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi

Cilt: 17 Sayı: 1.2 Sayfa: 159-170 DOI: 10.1501/Dtcfder_0000000628 Yayın Tarihi: 1959

Tarih ve coğrafya bakımından çok geniş bir alanda lehçeler ve ağızlar hâlinde dallanmış bulunan türkçede, 'gelecek zaman' kavramını ifâde etmek için -ğu, -ğay, -ğa, -a, -tacı, -ısar, -acak gibi ekler kullanılmıştır. Biz bu yazımızda, az çok belli bir devirden sonra Eski -Anadolu türkçesinde ve türkmencede kullanılmağa başlamış olan, bugün de güney-batı türkçesi ile, kıpçak grubuna giren bâzı lehçelerde ve seyrek olarak özbekçede yürürlükte bulunan -acak (-açak, orta hece düşmesi ile -çak ve bunların dil benzeşmesine göre ince ünlü almış şekilleri) ekinin yapısı mes'elesini ele alacağız.

§ I. Bu konuyu ilkin alman âlimi W. Bang, Monographien zur türkischen Sprachgeschichte (Heidelberg 1918) adlı eserinin II. bölümünde "Über das osmanische Füturum und einige ihm nahestehende Bildungen" adiyle ele alarak, görüşünü belirtmeğe çalışmıştır.

Bang, adı geçen makalesinde,-acak ekinin osmanlıcadaki a) fiil köklerinden yaptığı gelecek zaman, b) yalın veya iyelik ekleri ile genişletilmiş isim c) isimler önünde sıfat olarak kullanılışlarını ele alır. Bundan sonra -acak ekinin öteki lehçelerdeki mukabillerini arar. Bu münasebetle Abakan ve Şor lehçelerindeki hem çekimli fiil hem de bir alışkanlığı gösteren mübalâğa sıfatları yapan -çan, -can, -çan, -çan, -çak -çak eklerine geçer. W. Bang şekil ve vazifeleri bakımından -acak gelecek zaman eki ile ilgili olan bu şekilleri gözümüzün önüne serdikten sonra, -acak, -çan v.b. eklere ortak bir kök aramağa çalışmıştır. Bu noktada -çak ve -çan sıfat ekleri ile, -çı ve -çıl faaliyet isimleri yapan ekler arasındaki fonksiyon yakınlığını dikkâte alarak, ekin yapısına esas olmak üzere farazi bir*-çı eki kabul etmiştir. Böylece -acak, -çak ve -çan ekleri ile, -çı faaliyet ismi ve -ğan, -ağan, -kak mübalağa ekleri arasındaki mutabakattan faydalanarak, -acak gelecek zaman ekini <-*çıkak(>*çığak> -çâk>-çak?) şeklinde mürekkep bir köke bağlamağa çalışmıştır (göst. esr. § 26,27).

Türk dilinin birçok mes'eleleri üzerinde derin vukufu bulunan kıymetli âlimin bu izahı, bizce, ancak tarihî değeri olan fantazik bir nazariye halindedir. Her ne kadar W. Bang -acak gelecek zaman eki ile yan yana giden öteki ekleri ve bunların fonksiyonlarını önümüze sermiş ise de, biribiri ile anlamca ilgili görünen şekiller arasında, yapı unsurları bakımından bir bağ kuramamıştır. Karşımıza hâlâ cevapsız kalan şu mes'eleler çıkmaktadır :

1) -çak, -çan ekleri, bir taraftan isim ve fiil köklerinden künilçek, uyalçâk, urışçan v.b. zamanla ilgisi olmayan âdi sıfatlar yaparken, diğer taraftan gerçek bir gelecek zaman eki olarak kullanılıyor. Şu halde -acak, -çak ve -çan gelecek zaman ekleri ile, sıfat ekleri arasındaki geçişi nasıl izah edeceğiz? Başka bir deyim ile, bu ekler nasıl olmuş da böyle bir zaman gösterme vasfı kazanabilmişlerdir?

2)    Madem ki -acak, -çak ve -çan ekleri anlam ve vazifeleri bakımından birbirine muvazi yürümektedir. O halde bu iki ek arasında her hangi bir yapı birliği var mıdır? Varsa, bu birlik nasıl kurulabilir? Bang, osmanlı-cadaki 'gelecek zaman eki' konusunu, ilkin -acak, -çak ve -çan ekleri arasındaki yapı bağını da tâyin edecekmiş gibi ortaya atmışsa da, neticeye doğru ilerlerken, "-çak -çan, -çan eklerindeki -k -fi, -n unsurları aynı sesin değişmeye uğramış şekilleri midir, yoksa, müstakil birer yapı unsurları mıdır, bu husus meçhulümüzdür" diyerek, *-çıkak ekinin >-çak ekinde nasıl olup da gelecek zaman gösterme özelliği kazandığını izah edememiştir.

3)    Yine, bizzat Bang'ın ortaya attığı bir soru vardır. O da, osmanlı-cada -acak şekli kullanılırken, Abakan sahası lehçelerinde neden yalnız -çan şeklinin kullanıldığı mes'elesidir (§26).

4)    Osmanlıcadaki -acak eki belirli gelecek zaman fonksiyonu ile kullanıldığı halde, -çan ile yapılan teşkillerin bir kısmı neden geniş zaman, gelecek zaman hattâ gereklilik gibi zaman genişliklerini içine almaktadır?

II-acak ekinin yapısına dokunanlardan biri de J. Deny'dir. Deny osmanlıcadaki -acak gelecek zaman ekini, -ğu gelecek zaman ekine menşe olarak kabul ettiği *-kay ile, benzetme edatının ve -çak kelimesinin aslı olarak telâkki ettiği *çan zaman kelimesinden müteşekkil -*kay+çafi köküne bağlamak taraftarıdır (Grammaire de la langue Turaue, Paris, 1918, türkçe trc. § 868). J. Deny bu izahı deliUendirmek üzere de, -acak isim-fiil ve -ıcak zarf-fiil şekillerinin, -ğu ekinin Öteki benzetme ekleri ile yaptığı -ğusı, -ğuçı, -ğuteg örneklerine analog olarak teşkil edildiği tarzında bir mütalâa ileri sürmüştür.

Gelecek zaman ekinin çak 'zaman" kelimesi ile ilgili bir teşkil olduğu fikri, dolayısiyle -acak ekine temas eden bâzı eserlerde de tekrarlanagelmiştir (Kissling, Aş. Pşz.. 50; Râsânen, Mater. Morph., 114/115; Ramstedt, G. J., Einführung in die altaische Sprachwissenschaft II, Formenlehre, MSFOu 104/2,s. 90 v. b.).

III.    T. Banguoğlu da, eski Anadolu türkçesindeki şekil ve anlamca -ası'ya. muvazi giden -acak ekini, gereklilik-dilek (optativus) eki -a +çak 'doğru, düz' kelimesi birleşmesi ile izah etmek istemiştir : al-a-çak >al-a-cak (SN. §206).

IV.    Türkçede -acak gelecek zaman ekinin yapısını konu edinen son araştırmada W. Hatiboğlu (Kılıcoğlu, V., Türkçede İstikbal Kipi, Ank. Üniv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, Türk Dili ve Edebiyatı Enstitüsü Kitaplığı, doktora tezleri, yıl, 1948), J. Deny'nin -icek zarf-fiil eki ile, -ecek isim-fiil ekini menşece bir sayması noktasından hareket ederek, -icek ve -ecek eklerindeki -cek parçalarının ayrı menşelerden geldiğini kabul etmek gerektiği (s. 88) hükmüne varır. "Semantik ve kullanılma bakımından -ecek ekine benzeyen şekiller -sığ, -esi, -sek ekleridir, aynı tarzdaki bir teşekkülle *-esek eki de düşünülebilir" diyerek, -ecek gelecek zaman ekini *-igsek-ecek şeklinde bir ses değişmesine ircaa çalışır.

Görülüyor ki, -acak gelecek zaman ekinin yapısına dâir izahların bugünkü durumu henüz tatmin edici olmaktan uzaktır.

Yukarıda W. Bang'in izahı dolayısiyle temas ettiğimiz -acak ve -çan ekleri arasındaki ilgi mes'elesini başka bir yazıya bırakarak, burada yalnız -acak gelecek zaman ekinin yapısına dair görüşümüzü belirtmeğe çalışalım:

§ 2. Bizce, -acak ekinin yapısını tâyin için, fiil köküne gelen -a ve -cak ek unsurlarının ayrı ayrı aydınlatılması gerekir. Ekimiz, -a+cak<-a+çak <-a+ça+ok 'gelecek zaman', 'eşitlik hâli' ekleri ve 'te'kid edatı' birleşmesinden meydana gelmiştir). Şimdi bu ekleri ayrı ayrı ele alalım:

§ 3. -a: Prof. A. von Gabain, uygurcada -ğay gelecek zaman ekine muadil olarak kullanılan bir -ğa ekinden bahseder.: ber-ge-men 'vereceğim', kutar-ğa-men (Alt. Gr. § 220 Nachtrag). Hattâ Gabain, -ğa ekinin -gaydan daha eski olduğu fikrindedir. Onca -ğay, hem a) gelecek zaman kipleri teşkil eden, hem de b) Kaşg. ö-ge 'akıl', kaldır-ğa 'kaldırgaç'yorı-ğa 'yaya yürüyen', kıs-ğa 'kısa' (göst. esr. § 109 a, §220 Nachtrâge) örneklerinde görüldüğü gibi, aslında fiilden isim yapma eki olan -ğa'ya1,- i getirilmek suretiyle isim vasfı kaldırılmış olan daha muahhar bir teşkil olmalıdır (Die Natur des Pradikats in den Türksprachen, KCsA. III (1940), s. 91-92; Alt. Gr. § 220 Nachtrag).2

Uygur devrinde görülmekte olan -ğa eki, Karahanlı ve Harezm türkçe-si metinlerinde de, -ğay ve -ğu eklerine muvazi olarak gelecek zaman kipi teşkil etmiştir :

siziksiz kerek bolğa altun kümüş özüm işleteyin tise men öküş 'kendime muhit yapabilmek için şüphesiz altın ve gümüş gerekli olacak' (Arat, R. R., KB. s. 63/479. by-);

sanga men kereking baka tur ğamen kamuğ işleringni seve kıl ğamen 'sana gerekli olan işe bakacak ve bütün işlerini severek yapacağım' (göst. esr. s. 69/541. by.) gibi. J. Schinkewit sch, -ğu ekinden geldiğini kabul ettiği -ğa ekini, Rabguzî için, eserinin 'kaçınılmaz, kesin gelecek zaman kipi' bölümünde veriyor (Rabğüzls Syntax, MSOS XXIX (1926) Abt. II, § 132): kılıç birle kırgam bu kün, tirig k oy m ağam bir ini ağanı 'kılıç ile bu gün hepsini kıracağım, genç ihtiyar kimseyi diri bırakmıya-cağım' (göst. y.) v. b. C. Brockelmann, ekin aynı fonksiyon ile çağatay metinlerindeki kullanılışı için, Ali Şir Nevaî'den ve Muhammed Salih'ten açkamın 'açacağım' tapkamın 'bulacağım' ıtkabız 'göndereceğiz' örneklerini veriyor. (Ost. Gr. § 184). Houtsma Lügatında. kıpçakça için çızğamen 'çizeceğim', çızğasen 'çizeceksin' v. b. kelimeler vardır. Abu Hayyan, Kitabü'l-idrak'ta, turğa ve kılğa örneklerini koyarak, haber olan gelecek zaman kipinin kalın fiillerde -ğa (fethalı ğ) ince fiillerde -ge (fethalı g) ile yapıldığını bildiriyor (Kid.§ 50). Aynı eserde başka münasebetlerle sıralanmış olan tegme keldükinçe agırlağamen ve Sençer tegme keldükinçe agırlağamen (§ 33-11) ; tursan tur ğamen, tursam tur ğasen (§ 114 sonu) ve kelmegelim (§75) gibi, biraz da geniş zamana ve gereklilik dilek kiplerine kaymış olan örneklere rastlamaktayız. J. Deny ve M. Râsânen -ğa/ -ge, -ka: -ke ekinin gelecek zaman fonksiyonu ile, tarançı ve kırgız lehçelerinde kullanıldığını da kaydederler (Deny, J., a. esr. trc. § 1343, I.; Râsânen, M., Mater. Morph, s. 125-5). Hattâ -ğa eki, gelecek zaman fonksiyonu ile, kendi içinde ayrıca lehçe hususiyetleri gösteren türkmencede de gözümüze ilişiyor: yeri gelende ğaçaymağam bir bahrlık' yeri geldiğinde kaçmamıyacağım bir yiğitlik (Ata Govşut- Sakali, M., Göroglı, Türkmen Halk Eposı, Aşgabat, 1941, s. 3) v. b.

Görülüyor ki -ğa eki fiilden isim yapma, geniş zaman, gereklilik-dilek kipleri ifâde etme gibi hususiyetleri de bulunmakla beraber, umumiyetle 'gelecek zaman kipi' teşkil eden bir yapı unsurudur.

İşte bu ek, -ğa >-a verme hâli, -ğan >-an, -ğuçı >-ıcı, -ğalı >-alı v.b. eklerde görüldüğü gibi, -çekim ve yapı ekleri başında ğ-, g-yi düşüren lehçelerde (bk. Arat, R. R., Atebettil-hakayık, s. 107., b., 110.4). kaideli olarak -ğa >-a ses değişmesine uğramıştır. Bu itibarla, güney-batı türkçesine giren Eski-osmanlı, Azerî ve Türkmen lehçelerinin başlangıç devirlerinde, -a ekinin gelecek zaman ifadesi boldur :

can metanı s atıla altım gibi ten kumaşı göy ün e odun gibi "can metaı altın gibi satılacak ten kumaşı odun gibi yanacak' (Gülşehrî, Mantıkuttayr, tıpkıbasım Levend, A. S., yayını, Ankara, TDK. 1957, s. 220, 8. by).'

kim Veledden korkmazına key göz ile bakmaz-ısa tiz göresiz kim başına gele belâ gele belâ

'kim Veled'den korkmaz ve ona iyi göz ile bakmazsa, tez vakitte göreceksiniz ki, başına belâ üstüne belâ gelecek' (Veled Çelebi-Kilisli Rifat, SV. 10-9);

süçü içevem süçü, delil olavam delü

nem var verevem yele, sini dutavam bir gün

'şarap içip deli olacağım, nem varsa yele verecek ve seni bir gün elde edeceğim' (Mansuroğlu, M., Sultan Veled'in türkçe manzumeleri, İst. Univ. Edebiyat Fak. yayınları, no: 715, İst. 1958, s. 32, VIII-3, başka örnekler için bk. aynı eser s. 140, 2; Dr. Muharrem Ergin, Dede Korkut kitabı I, Ankara TDK. yayını, 1958 sayı 169, s. 169-3, 4, 5, 7; Süleyman Çelebi, Vesîle-tü'nnecât Mevlid, A. Ateş yayımı, Ankara TDK. 1958, s. 105, 7.-4 by.).

Dr. Salâhaddin Olcay, Türk lehçelerinde geniş zaman-şimdiki zaman kipi (Ank. Üniv. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü doktora tezleri, yıl 1956) adlı doktora araştırmasının 65-68. sahifelerinde -a ekinin eski Anadolu türkçesindeki 'gelecek zaman' ifâdesini türlü metinlerden örnekler vererek göstermiştir. Buradaki açıklamalardan anlaşılıyor ki, -a eki yalnız yukarıda bizim gösterdiğimiz eserlerde değil, Çarhname, Yusuf ve Zeliha, Garibname, Ferhenkname, Uruç ve Neşrî tarihlerinde de aynı fonksiyon ile kullanılmıştır. Ancak, Dr. S. Olcay -a ekinin gelecek zaman kipi yapmasını incelerken, bunun -ğa gelecek zaman eki ile olan ilgisi mes'elesini dikkate almamıştır.

Bergamalı Kadri, Müyessiretü'l-ulûm adlı gramerinde (Atalay, B. yayımı, İstanbul, 1946, s, 42-3,4) "türkî dilde bilecek ki dirler ne kasd eylerler? cevab virüb dirüz, ki, bile müstakbeldir" ifadesi ile, -a ekinin durumunu Anadolu türkçesi için kaideye bağlamış oluyor. Aynı eserin "ma'lum-i neyf-i müstakbel (s. 20), meçhul-i nefy-i müstakbel (s.22), ma'lum- te'kid-i müstakbel' (s. 22, 23), meçhul- te'k'd-i nefy-i müstakbel (s. 24)' bölümlerindeki açıklama ve örnekler de bu mâhiyettedir.

-a ekindeki gelecek zaman fonksiyonu kıpçak grupundan kazak, kırgız tobol, tümen lehçeleri ile, tarançı gibi bâzı Orta-Asya lehçelerinde de tesbit edilmektedir (Olcay, S., göst. esr., s. 68). Kazakçada : cartadan özöndü tura atamın dedi 'seni yeniden kalkıp atacağım dedi' (Radloff, W., ,Prob. III. 129-14); ... kan kızın beremin değen badasında turup kızın bermedi 'han kızını vereceğim dediği halde, va'dinde durup vermedi' (göst. esr. 254-4). Kırgızcada, Manas'm ağzından: busûrman yolın açamın kapırdın malın çaçamın 'müslüman yolunu açacağım, kâfirin malını saçacağım' (Radloff, W., Prob. V, 3-67) v. b.

§ 4. Burada belirtilmesi gereken başka bir nokta da, -a nin, bir taraftan gelecek zaman eki olarak kullanılırken, bir taraftan da başka kipler teşkilinde kullanılmış olması keyfiyetidir. Bu ek, türk dilinin birçok lehçe ve metinlerinde gelecek zamandan başka, geniş zaman, şimdiki zaman, emir, gereklilik-dilek (optativus) kipleri de (bk. Olcay, S. göst. esr. s. 62-74) teşkil ediyor. Bu durum -acak gelecek zaman ekinin teşekkül sahası olarak kabul edebileceğimiz lehçelerde daha da barizdir, -a ile teşkil edilen kiplerin eski Anadolu metinlerinde bâzan aynı eserde bile değişik zamanlar ifâde ettiği görülüyor :

âhirinde çün terâzü aşıla değmesi bir dürlü nakd ile gele. can meta'ının azın çok sayalar

ten kumaşın kamu hiçe sayalar 'en sonunda terazi kurulunca, her biri bir nakd ile gelir; can metaının azını çoğa, ten kumaşının da tamamını hiçe sayarlar (Gülşehrî göst. esr. s. 220-6,7. by.);

kanğı tamla ki bu denize gele

kendüden kurtula deniz ola 'bu denize gelen her damla kendinden kurtulup deniz olur' (Veled Çelebi-Kilisli Rifat, SV, 60-5);

ger dilersiz bulaşız oddan necat

aşk ile derd ile eydün es selât 'eğer dilerseniz ateşten kurtulursunuz, aşk ile dert ile -esselât deyin' (Süleyman Çelebi, Mevlid, Ateş, A. yayımı, Ankara, TDK, 1954, s. 138-IIby.);

ümmet isen anun ahlâkını tut

tâ ki ümmetlik bula senden sübüt 'ümmet isen onun tuttuğu ahlâkı tut, tâ ki ümmetlik sende sübut bulsun' (göst. esr., s 123-5 by.)ere varan kız kalka kol saluban aynaya men kopuz çalam 'ere varan kız kalksın, kol salarak oynasın, ben kopuz çalayım. (Dede Korkut Kitabı s. 146-18, 19), varayım anı anası yanından alayın kılıç ile paralayayın, bir dahi kimse yazı yirde yoldaş koyup kaçmaya didi' varayım.... bir daha kimse yazı yerde yoldaş koyup kaçmasın dedi'(göst. esr 162 -14) görevüz 'görürüz' (Kissling, Aş. Pşz. 48); çekdürevüz 'çektiririz' (göst. y); kırmayasız 'öldürmeyin' (göst. y.) v. b.

Böylece -a eki ile teşkil edilen geniş zaman, gelecek zaman, emir ve gereklilik-dilek3 kipleri arasında sıkı bir geçiş olduğu görülmektedir. Bu geçiş gittikçe, ekin gereklilik- dilek ifâdesini kuvvetlendirecek ve bir çok yerlerde, esasen geniş zaman kavramı ile karışmakta olan gelecek zaman kavramını zayıflatacak bir nitelik göstermiştir, -a gelecek zaman ekindeki fonksiyon zayıflamasında -a zarf-fiil (gerundium) eki ile kurulan ve şekilce ötekiler ile birleşen şimdiki zaman ekinin de etkisi bulunmalıdır. Bu durum dolayısiyle, Eski- Anadolu metinlerindeki -ısar ekinin kesin gelecek zaman ifâdesini artık -a'da bulmağa imkân yoktur.

İşte yukarda belirtmeğe çalıştığımız sebeplerle, -a ekinin bünyesinde fonksiyon bakımından meydana gelen bu aşınma yahut karışma, ondaki gelecek zaman fonksiyonunun başka bir eke aktarılarak yeniden canlandırılması neticesini doğurmuştur. Bu ek de +cak ekidir.

§ 5. +cak<+çak<.+ça + ok te'kid edatı birleşmesinden meydana gelen ve aslında, kelimeler arasında geçici münasebetler kuran ve eşitlik hâli gösteren bir isim çekimi eki olan +cak'ın nasıl olup da yapı eki ve gelecek zaman gösterme vasfı kazandığı mes'elesi de aydınlatılmağa muhtaçtır.

Tarihî metinlerde ve yaşayan lehçelerde hal (casus) eki olan +ça'da biribirine yakın bir kaç vazife tesbit edilebiliyor :

1)    Eşitlik vazifesi :

a)    vasıfta eşitlik,

b)    miktar ve büyüklükte eşitlik,

c)    izafî eşitlik.

2)    Mukayese (nisbet) vazifesi.

3)    Sınırlama (limitativus) vazifesi.

Ekin bu vazifeleri Türk dilinde +ça eki ve bu ek ile yapılan isim teşkilleri üzerine bir deneme (kısaltması :+ça eki) adlı araştırmamızda geniş ölçüde incelenmiştir (bk. özeti için: Türk Dili Araştırmaları Yıllığı, 1958, s. 41-68; tamamı için: DTCF Dergisi C.XVII, S. 3-4, § 1-29). Burada lüzumsuz bir tekrara girişmiyerek, konumuzla olan ilgisinden dolayı kısaca, ekin 1. c. maddesindeki fonksiyonuna temas edeceğiz:

îz,afî eşitlik : Ekin, Türkiye türkçesi ve diğer bâzı lehçelerde kullanılan, 'göre' çekim edatınınkine tekabül eden vazifesidir. Bu vazifesi ile ek, geldiği kelimeye nisbet ve izafe edilen bir uygunluk gösterir: uyg. erkimçe tapımça işlettim erser 'kuvvetime ve arzuma göre işlettim ise' (Gabain A. von, Alt. Gr. § 364); tilekçe bol- 'arzuya göre ol-' (Arat, R. R., KB. s. 193-1757- by.);

bu kün munda minçe kimi iş kıtayı 'bu gün burada kendime göre kimi eş kılayım? (göst. esr. s. 648-6580 by.), bu mukaddimeler hükmince (Kul Mes'ud, Kelile vü Dimne Tercemesi, Süleymaniye, Lâleli Ktb. TY. no: 1897), s. 2b-12); Kazan lehçesinde kitapça süyleşe şeriatça yüri (Alimcan İbrahim, Tatarca Sarf, Tokyo, 1935, s. 55); trkm. bizin pikrimizce birinci bentleri yiten ğoşğılar bolsa gerek 'bizim fikrimizce birinci bentleri kaybolan koşuklar olsa gerek' (Gürgenli, A., Kemine Aşgabat, 1940, s. 37-9); az. bu izdivaç her iki tarafın 'ak idesince fâideli idi (Hakverdiyof, A., Hikâyeler, Baki, Azerî neşri, 1931, s. 21-10); Türkiye türkçesinde gönlünce çalışamamaktan duyduğu ıztırap (geniş bilgi için bk. Korkmaz, Z., +ça eki, § 19-23) v. b,

§ 6. Ekleri, kelime çekim ve yapısında kullanılan ekler olarak başlıca iki ayrı grupa bölmekteyiz. Bu guruplara giren ekler mâhiyet bakımından biribirlerinden farklıdır. Çekim ekleri yapı ekleri olarak kullanılamadığı gibi, yapı ekleri de çekim ekleri vazifesini görmezler. Fakat kelimeler gibi, ekler de, bâzan anlamlarına ve gördükleri vazifelerin verdiği imkânlara göre, uzun devirleri içine alan gelişme, kıyas ve anlam gelişmesi yolları ile, bir gruptan ötekine geçebilirler. +ça eki de bünyesinde meydana gelen böyle bir gelişme ile5, çekim eki olmaktan çıkarak, yeni teşkiller meydana getirecek bir yapı eki hususiyeti kazanmıştır. Bu hususiyet ve ekin türk dili metinlerindeki merhalelerinin tâyini, izafî eşitlik vazifesi görmekte olan +ça ile, bundan genişletilmiş +çak ekinin, 'göre= bir şey için, bir şeye gerekli, bir şeye mahsus anlamlarında tahsis isimleri yaptığını kabul ettirecek mâhiyettedir :

§ 7. +ça ve +çak ekleri çağ., özb., tar., osm., az., trkm., kazk., kırg., karaç., leb., şor., alt., tel., lehçeleri ile, Kitabü'l-idrak gibi bâzı eserlerde âlet, giyim, süs eşyası v. b. kelimeler teşkil etmiştir :

+ça ile: Pdc. Wb. çağ. osm. bilekçe, bilekçe 'kelepçe, mücrimlerin ellerine vurulan zincir halka, fıçı çemberi' tar. boyunçe, boyançe 'boyunduruk, atın boynuna takılan arabaya koşulan halka' (Baskokov — Nasilov, Uygursko-Russkiy Slovar, Moskva, 1939), killikçe 'yastık örtüsü' kir + lik + çe, Anadolu ağızlarında, Adıyaman : satıca 'alış veriş için kurulan pazar, (Koşay, H. Z. -Isıtman, Î. R., Anadilden Derlemeler, İstanbul, 1932) v. b.

+çak ile: çağ. alınçak 'atın alnına süs olarak takılan bir şey' (Mirza Mehdî Han, Mabanü'l lıûgat, Denison Ross yayını, Kalkûta, 1930, s. 90),; boyunçak 'gerdanlık' (Pröhle, W., Karatschaisches Wörterverzeichnis, KSz. X (1909), s. 123); tar. mınçak 'gerdanlık' (Jarrmg, G., Materials to the Knoîvledge of eastern Türki III, Lund, 1951, s. 517-280); kinçek 'misk göbeği' (Abu Hayyan, Kid.)<göst. esr. kin 'misk'; karaç. bağımçak, kumk. bağımçağ 'hekim' (Pröhle, W., göst. esr. 90); Anad. ağızl. Şebinkarahisar, Giresun gö'zcek 'gözlük' (Türkiyede Halk Ağzından Söz Derleme Dergisi) v.b.

§ 8. Abu Hayyan ve Ettuhfetü 'z-zekiyye yazarı fethalı fiil köklerinden +çak ve +çek eki ile yer isimleri yapıldığını kaydediyorlar : kel-e-cek 'gelecek yer, bize göre: 'gelmeğe gerekli, gelmeğe mahsus yer'; turğaçak yahut turacak 'duracak yer, durmağa mahsus olan yer' (Abu Hayyan, Kid. s. 140-XI);yatacak 'yatacak yer',yazacak 'yazacak yer', içecek 'içecek yer,yiyecek 'yiyecek yer' (Ettuhfetü' z-zekiyye, Atalay, B. çevirmesi, istanbul, TDK. s. 84, 49a) v. b. Bu teşkil konumuz bakımından dikkate değer mâhiyettedir. Aynı tarzda, çoğu alet ismi olan daha başka isimler de teşkil edildiğini muhtelif eserlerde tesbit etmek mümkündür: giyecekler 'elbiseler' (Kissling, Aş Pşz-- 51); basacak 'basamak' (Tanıklariyle Tarama Sözlüğü, I. İstanbul, TDK. 1943, Enb.); çimecek 'hamam' (göst. esr.); Anadolu ağızlarında güdecek 'deynek' (Koşay, H. Z. -Aydın, O., Anadilden Derlemeler, II, Ankara, TDK. 1952); çekecek'ayakkabı giyerken kullanılan çekmeğe mahsus küçük âlet'; orta hece düşmesi ile Kaşg. bilinçek 'bir zaman sonra hırsızın veya başkasının elinde bulunan her çalınmış malın adı, terinçek 'manto, oğuzcada iki parçadan yapılan kadın çarı' (Izbudak, Veled Çelebi, El-IdrakHaşiyesi, İstanbul, TDK. 1936); terinçek' aynı anl., Mehmed b. Husrevü 'l-harezmî, Nehcü'l-feradis, İstanbul, Süleymaniye, Yenicami Ktp. TY. no: 879, s. 208-25); terençek 'aynı anl.' (îbni Mühenna Lügati, Taymas, A. B. yayını, İstanbul, TDK. 1934); derincek 'kadının başına örttüğü dört köşe çenber, baş örtüsü' (Veled Çelebi, El-Idrak Haşiyesi); tar. bölencek 'beşik' (Jarrıng, G., göst. esr. III, 74-19); çag. yasancak veyastancak 'yastık' (Buharı, Şeyh Süleyman, Lügat-ı Çağatay ve Türki-i Osmanî, İstanbul 1298) trkm. iyelik ekleri ile icegimiz, geycegimiz 'yiyeceklerimiz, giyeceklerimiz' (Benzing, J., Über die Verbformen im Türkmenischen, Berlin, 1939, s. 36e) v.b.

Diğer taraftan, eski Anadolu türkçesinde bu tarzdaki teşkillerin isim-fiil (participium) oldukları .da malûmdur. Bergamalı Kadri, Müyessiretü'l-ulûm'un 'ma'lûm-i ismi-i zaman, ma'lûm-i ism-i mekân, ma'lûm-i ism-i âlet, mechul-i ism-i âlet' (s.41-45) bahislerinde bilecek zaman, bilecek mekân, bilecek âlet örneklerini verir. Bunların tarifleri dolayısiyle yaptığı izah ilgi çekicidir. Kadri, meselâ bilecek zaman birleşmesindeki zaman kelimesinin tarifini yaptıktan sonra, bilecek kelimesine geçiyor: Hürkî dilde bilecek ki dirler ne kasd eylerler? cevab viriib dirüz ki, bile müstakbeldir, -cek ism-i mevsul dür. Takdir-i kelâm şol zamana ki, kişi ol zamanda ilim bile ve anlaya demektir, diyor. Bu tariften anlaşılıyor ki, fiil köküne gelmiş bulunan -ecek ekindeki -cek, fiildeki hareket ve -e ile ifâde edilen zaman unsurunu, kendinden sonra gelen isme izafe ve tahsis suretiyle bağlayan bir isim daha doğrusu sıfat ekidir. Bu ekteki nisbet, izafe ve tahsis fonksiyonu, yukarıda saydığımız öteki bahislerin tariflerinde ve yöriyecek ayak kabı, yazacak kalem örneklerinde de kendini göstermektedir. Böylece -ecek eki fiilin, hareket ve zaman unsurlarına bağlı olmakla mücerret isimlerden ayrılan isim-fiil dediğimiz bir isim şeklini meydana getirmiş oluyor. Şu . halde bizim üzerinde durduğumuz -acak eki ilkin, 'kendisinde tahsis ve izafe fonksiyonunun da bulunduğu' bir isim-fiil ekidir. Bunu kuvvetlendirecek başka bir nokta da, Müyessiretü' l-ulûm'da-acak ekinin gelecek zaman teşkilleri yapan çekimli fiil eki olarak mevcut olmamasıdır. Bu durumu Eski - Anadolu türkçesinin daha başka eserlerinde de tesbit edebiliyoruz 4. Bu devir eserlerinde -acak eki ile yapılan teşkiller, gerçek isim-fiil hususiyeti arzediyor: durmayacak yire çün cenk itdiler (Brockelmann, C, Altosmanische Stüdien, Die Sprache Aşıgpâşâs und Ahmedîs, ZDMG LXX1I1 s. 17); varacak yere. erişür, giden gelen oğrayacak yoldur (Banguoğlu, T., SN § 206); cariyelerine virecek nesnem, başın sığınduracak yer (Kissling, Aş. Pşz. s. 51); sığacak mikdarı (Kılıcoğlu, V., Cerrahiye-i îlhaniye, Ank. Üniv DTCF. yayın, no: 97, Ankara, 1956, § 52) v. b,

Eski Anadolu metinlerinde -acak eki ile yapılan isim-fiiller, ancak ol yardımcı ve i- cevher fiili-almak suretiyle predikatif olarak kullanılıyor: varmayacak olursa (Kissling, Aş. Pşz-, s. 50), itmeyecek olursan (Duda, QV. s. 94); tana'um edecegidi (Banguoğlu, T., SN.§ 206); göz, neni ki göre-cek—ise görür (Kadı Burhaneddin Divanı, tıpkıbasım, 596-1) v.b.

-acak isim-fiil ekinin şahıs ekleri alarak çekimli filler yapmağa başlaması, Eski - Anadolu türkçesinin nisbeten muahhar devirlerine doğrudur. Birçok eserlerde şahıs ve iyelik ekleri isim-fiilin bağlı olduğu kelimeye getirildiği halde (gelecek yerüm, varacakyerümüz, SN.§ 206 v. b.), meselâ Cerrahiye-i Ilhaniye'de dikkate şayan olmak üzere, isim-fiile getirilmiş bulunuyor: uracağunyiri (§52). Bu eserde, Kadı Burhaneddin Divanında ve Tezkiretü'l-evliya gibi diğer bâzı eserlerde, bahis konusu ekin, cevher fiili eki -dır ve şahıs ekleri almak suretiyle arasıra -ısar ekine muvazi çekimli fiil kullanılışına da şahit oluyoruz : olacahdur (Ergin, M., Kadı Burhaneddin Divanı üzerinde bir gramer denemesi Türk Dili ve Edebiyatı Derg., IV, S. III s. 318); sureti bu faslung âhirinde gelecekdür inşallah; sıfatın diyecegüz, yarıb çıkaracaksın (Cerrahiye-i Ilhaniye, § 66) v. b. Duda, Kırk Vezir hikâyelerinde istisnaî olarak bu tarzda kullanılan iki örnek tesbit etmiştir (bk. QV. s. 94). Ettuhfetü 'zzekiyye yazarı da, Türkmenler'in gelecek zamanı -acak eki ile yaptıklarını kaydedip kelecek men, kelecek biz, örneklerini veriyor (s. 91, 'gelecek zaman ayrımı').

Yukarıdan beri verdiğimiz izahları şu neticeye bağlayabiliriz:

-açak>-acak eki mevcut metinlerin verdiği intibaa göre, daha yardımcı fiiller ile predikatif olarak kullanılmağa başladığı zamandan itibaren, hem isim-fiil olmak vasfını hem de bünyesindeki tahsis fonksiyonunu kaybedip, belirli gelecek zaman fonksiyonu kazanmış görünüyor. -a+çak>-a+cak ekinin -a unsurundaki gelecek zaman fonksiyonu, -a'nın çekimli fiil olarak kullanılışında esasen silinmeğe yüz tutmuş olduğundan, bu fonksiyon ekin isim-fiilden çekimli fiile geçişi sırasında -cak kısmına aktarılmak suretiyle yeniden canlandırılmak istenmiş olmalıdır. Bir çeşit ek yığılması (pleonasmus) hâdisesi olarak kabul edebileceğimiz bu fonksiyon aktarmasında, --cak ekinin gelecek zaman göstermeğe müsait oluşunun da payı bulunsa gerek. Böylece, asıl zaman fonksiyonunu taşımakta olan -a, gittikçe bu vasfını kaybederek, +çak ekine bağlı bir ses haline gelmiştir. +çak da çekimli fiil yapan 'belirli gelecek zaman' eki hususiyetini kazanmıştır.

1

   isim yapma eki olan -ğa -ge için ayrıca bk. Bang, W., Kosm. III, § 2; Deny, J., a. esr. trc. § 1343, Râsânen, M., Mater. Morph. s. 124; Caferoğlu, A., Türk Dili Tarihi Notları, II, I. bölüm, s. 66; Zajaczkowski, A., Sufixy imienne i czasoıvnikoıve w jezyku zachodnio karaimiskim, Krakow, PKO 15, 1932, §. 6.; Brockelmann, C, Ost. Gr, § 49.

2

   -gay> -ğa gelecek zaman ekleri arasındaki ilgi mes'elesini inceleyen başka yazılar için bk. Deny., J. a. esr trc. §. 1343, L; Brockelmann C, Ost. Gr. § 184; Râsânen, M., Mater. Morph. s. 124; Ramstedt, G. J. a. esr., s. 89; Mansuroğlu, M., a. esr. s.171-183.

3

Bu kipin türlü örnekleri için bk. Banguoğlu, T., SN. § 254; Kissling, Af. Pşz. s. 46; Duda, H. W., QV. s. 80 ve öt.

4

Bu gelişmenin türlü merhaleleri için bk. Korkmaz, Z.,+çaeki §§ 29-73 ve 74.-102,